24 Kasım 2009 Salı

Prematüre basının prematüre çocukları

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com


Mütareke basının mirasçıları kim? diye 2007 yılının 9. ayında bir soru sormuş ve aşağıdaki metni kaleme almışız...

Hem nalına, hem mıhına vurmuşuz...
Ve onları tarif etmişiz...

Tapulu arazime gecekondu yaptırmam kenti yöneticilerinin haylazlarıdır onlar.
Onlar Tepedenbakan Semtinin şımartılmışlarıdır.

Cumhuriyet Mahallesinin Demokrasi Sokağında otururlar.

Ağlamaduvarı Apartmanı sakinleridir onlar.

Mütareke basının mirasçılarıdır onlar.

Sonradan görme zihniyetli nev’i şahsına münhasır bir sınıfa dahildirler onlar.

İçinde bulundukları halk Yakup Kadri’nin Yaban’ındaki Ulus’ta devlet elitinin Devlet Konukevi’ndeki eğlencelerini uzaktan seyrederek dedikodusunu yaptırdıkları halktır.

Oradan çıkmalarını hiç istemeyen zihniyetin sahibidir onlar.

Yıllardır ye ye bitmeyen mirasın üstüne çöreklenenlerin sesidir onlar.

Sonradan sonraya hak sahibi olarak kendilerini de sahiplerinin grubuna dahil edenlerdir onlar.

İşini doğru yapan bakkala sokak ortasında avaz avaz bağırarak pirinç unu ile unu karıştırma vatandaşı aldatma diyen zihniyetin sahibidir onlar.

Kaybedeceği davada rüşvet yemeyen hakime karşı taraf adına rüşvet vererek dava kazanandır onlar.

Ahlaka dair ne varsa ırzına geçendir onlar.

Hem nala hem mıha vurmayı severler onlar.Hem işadamı hem gazetecidir onlar.

Tetikçiliği saye-i alileriyle gazetecilik olarak algılatmıştır onlar.

Sanki kendileri başka yerden gelmiş gibi, bu halkı aşağılamak ve küçük görmek gibi tam da kendilerine yakışan türü az bulunur tavırlara sahiptirler onlar.

Geldikleri ve çıktıkları yeri çok çabuk unutmak gibi üstün bir meziyet sahibidirler onlar.

Çoğunun nedense nenesi, ninesi, anası hep başörtülüdür. Kutsal değerlere özellikle dine çok saygılıdırlar onlar.

Ama nedense bu din İslam olunca saygıyı unutandır onlar.

Aralarına sonradan aldıklarının(!) tetikçilik yapmalarından pek fazla haz duyar onlar.

Kendilerine benzemeye çalışıyor diye inceden inceye aşağılayandır onlar.

Kendilerinin neye benzediğinin de adını koyamayandır onlar.

Bayan meslektaşlarına tacizlerinin adını henüz literatüre ekleyecek bir isim bulamamışlardır onlar.

Okuyucularına sevgili okuyucularım diye hitap ederken ceberrutlaşmayı ve ısırgan otu gibi dalamayı pek sever onlar.

Silahsız kuvvettir onlar.

Her yol mubahtır anlayışının en güzide temsilcisidir onlar.

Öteki kavramını siyasi ve kültürel literatüre yerleştirendir onlar.

Öbür mahallenin çocukları mantığını yerleştirendir onlar.

Ayrımcılığı ve bölücülüğü kendileri yapınca mübahlaştıranlardır onlar.

Kendilerine yıllarca hizmet eden sadık kalemşörlerini dahi gözlerini kırpmadan harcayabilenlerdir onlar.

Patronlarının sesidirler onlar.

Parayı kim daha çok verirse onu borazanını daha gür bir sesle öttürmeyi sever onlar.

Bukalemuna doktora yaptırır onlar.

Kaleminde omurgayı yok edenlerdir onlar.

Onlara göre istikrarsızlık istikrardır.

Basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt ederler.

Yargısız infaz ederler.

Çamur atmaları kafidir.

Kuyruğunu yutan yılan gibidir onlar.

Debelenir dururlar.

Gündemi karıştırmayı sever onlar.

Yazıyı tersinden okutmayı da sever onlar.

Şu son günlerde yaptıkları polemiğe bakın okuyucu milletini karnından güldürüyorlar.

Bunlar anayasa nedir onu da bilmiyorlar.

Anayasada ne olur ne olmaz onu da aslında bilmiyorlar.

Cehaletleri belli olmasın diye bilirmiş gibi yapıyorlar.

Nasıl olsa soran yok. Vur beline kazmayı…

Amiral gemisi falan filan.

Demişiz. Demişiz de eksiği yok bu vasıfları üzerlerinde taşımaya devam ediyorlar.

O günlerde ifade edemediğimiz vasıfları da bu günlerde aleniyet kazandı ve medyanın içinden çıkan cesur kalemler ve gazeteler bu mütareke basını mirasçılarının diğer meziyetlerini de sayıp dökmeye başladılar.

Uzun söze gerek yok dezenfermasyon yaptıkları hususları sizler de gayet iyi biliyorsunuz.

Malumu ilam olan cunta taraftarlığı ile destek çıktıkları planlar gerçekleşseydi sonrasında ortaya çıkacak olan manzaraları görmezden gelmeleri hallerinde ki fecaati daha da açık hale getiriyor.

Birazcık insani his taşıyanlar ise söyleyecek söz bulamıyor.

Olumlu tek bir vasfa bile sahip olamayacak kadar bir karaktere bürünmek de bir meziyet işidir.
Şapka çıkarmak lazım...

Bu zihniyete sahip gazeteci taifesinin bu ülkenin menfaatlerine zerre kadar katkı sağladığına inanan varsa bir adım öne çıksın....

Cehalet ve bilgisizliğin yanı sıra gazeteciliğin asıl vasıflarına sahip olmaktan yoksun bir kitlenin hakim unsur olduğu bir alan...

Gerçeklerin hangi semte en az uğradığına dair bir soru zihinlere üşüşse bu sorunun cevabına en çok muhatap olacak bir alan...

Darbelerin en çok yaşandığı ülkelerdeki gazeteciler kadar bile olamıyorlar...

Mesleklerinin gereğini yapmaktan ziyade farklı amaçlara hizmet ediyorlar...

Düşünün onların çoğunu en çok heyecanlandıran şey karargahtan gelen bir telefonla ciheti askeriyeden aldıkları bir davet.

Hatırlayın 28 Şubat diye tarihimize geçen kirli oyunlarda brifinglere en çok rağbet iki kesim vardı...

Halka adalet dağıtmakla yükümlü olan yargı bürokrasisi ve gerçeklerle halkı aydınlatmak yükümlüğüne sahip basın camiası...

Gerisini siz düşünün...

O günler mızrağın çuvalda alenen sırıttığı günlerdi...

Bugün sızlanmaları aleni olarak o günlerde yaptıkları pervasızlıkları kül diye yutturamadıklarındandır.

İnsanların, kurumların, devletlerin icraatları bumerang gibidir, öyle ya da böyle gelir ve yapanları bulur...

Ya iyi hanesinden veya kötü hanesinden...

Hiç yorum yok: