konukyazar
konukyazar@hotmail.com
Umur Talu, Habertürk, 13/04/2010
SANKİ şöyle bir şey:
O da bunları kitap gibi rasgele okuyor. Fakat sesli. Farklı sayfalara farklı kişilerin yazdığı, ama aynı Başbakan tarafından sanki aynı şeylermiş gibi okunan farklı şeylerin çoğu, elbet birbiriyle çelişiyor.
Bazen birkaç yıl sonra, bazen ertesi gün.
Belki de işin sırrı bu: Bir gün demokrat, ertesi gün despot. Bir gün sosyal demokrat, ertesi gün vahşi liberal. Bir gün liberal, bir gün muhafazakâr. Bazen iktidar, bazen muhalefet. Bazen servete tapan, bazen emeğe selam duran. Bazen ABD'nin şubesi, bazen anti emperyalist. Uzun süre İsrail kankası, şu ara sıkı Filistinli!
Tabii hepsinin arkasında tek bir kişilik vardır. Hepimiz zaten onu bakış açımızla da tanımlıyoruz. Böylece o kişilik de çoğalıyor!
Ama yok böyle bi defter! Görülmedi yani.
SON BOMBA
"İşsizlik insani sorun. Hep nasıl daha fazla kazanırım meselesi. İnsanımızın sömürüsü, emek sömürüsü yapılıyor. Özellikle tekstilde çok acımasızca. Özellikle bayanların istihdam edildiği yerlerde çok acımasızca. Sosyal güvencede bile acımasız davranışlar. Artık üstüne gidiyoruz, gideceğiz. Bö\le emeği sömürerek ben zengin oldum denmez! Hakkını vereceksin."
Bunu bu kadar lappadanak daha hiçbir başbakan söylemedi! Derin tahlil dışında, herhangi bir "sendikal ya da sol muhalefet" de kabaca böyle der.
Dipsiz Kuyu'da çok yazının "ana fikri" de, kamuda ve özelde, en ilkel atölyede de en modem bankada da, sivilde de askeriyede de fiilen köleleştirime. İşsiz ordusundan da yararlanıp tehdit ederek:
1. İş yükü ve mesainin artırılıp fazladan
ücret ödenmemesi. İki kişiye en az üç kişilik iş.
ücret ödenmemesi. İki kişiye en az üç kişilik iş.
2. Kriz gerekçesiyle ücret indirimi.
3. İtiraz, eleştiri ve haklı şikâyetin dahi bastırılması:
4. Çalışma ortamının sözde modern işletmelerde dahi gayri insanileşmesi.
5. Anayasal hak örgütlenmenin tehdit ve işten çıkarmayla engellenmesi.
FİKİR İLE ZİKİR
Tamam, bunlar kimimizin "ana fikri" de, Başbakan'ın öyle mi?
Değil. Çünkü, dinin hakkaniyet adına ahlaki telkinleri dışında, onun temel ideolojisi bununla alakasız. Çünkü onun bürokratı, bakanı; "tersanelerde aşırı iş yükü" onca işçinin, emeği bir yana, canını çalarken, patronların yanından "köylü işçiler"i suçladı!
Çünkü polisleri, hak talep eden işçileri gazlıyor. Çünkü kimi çevresi, Deniz Feneri'ni de aşıp İtfaiye merdivenine tırmanırken, çalışanları aşağı atıyor. Çünkü müdürleri, itirazı olan Demiryolu çalışanlarını raylara fırlatıyor. Çünkü, varlığını açıklayınca anlaşılıyor ki, kendi tasarrufu da "paradan para kazanma piyasası”nda.
MARX GİBİ!
Ama yine de... Bir başbakanın 2010'da bunları bir an diyebilmesi bile mucize!
Marx gibi, kapitalizmin, piyasanın "ancak emeği sömürerek" büyüdüğünü, kendini yeniden ürettiğini söyleyecek değil ya; o da "sömürerek zenginleşmeyin" diyor!
Bakın "Erdoğan'ın Kapital'i"ne:
2006'da tekstilciler "destek" isteyip "işgücü maliyeti yüksek" diye yakındığında, "Her şeyi yapmaya hazırız" demişti. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu o gün "Çok memnunuz" diye sevinmişti.
Hisarcıklıoğlu, "sömürü" beyanına bugün şöyle cevap veriyor: "Bu siyasi açıklama. Benim siyasetle ilgim yok!"
Sermayenin her tür talebi ve onlara her destek siyasi olmuyor; kırk yılın başı bir başbakan "sömürü" deyince siyasi!
Aslında öyle: Sermayeye destek de sömürü de siyasi; hepsi sapına kadar siyaset!
Siyaset dediysek de, korkacak bir şey yok:
"Erdoğan'ın kitabı"nda "artık değer sömürüsü" yazmıyor ya!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder