MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com
mehmetnatik1@gmail.com
Her hangi bir konu tartışılırken aynı zamanda katılımcıların mesaj vermelerine de imkan sağlar...
Ya da gündeme gelmesi istenen bir mesele bu tür programlarla ideal kıvama getirilerek pişirilmesi sağlanır...
Bu programlar rastgele yapılmaz, bir program dahilindedir... Herkesin bir çıkarı ve menfaati vardır ve her çıkara ve menfaate hizmet etme potansiyeli vardır...
Al gülüm ver gülüm halleri genel karakteri yansıtır...
Programı hazırlayan ve sunan samimi duygularla çok izlenen reytingi yüksek bir performansı arzulayabilir ama reyting hesabını yapanlar sadece onunla sınırlı kalmaz...
Programı yapan özel olarak bir organizasyon içinde değilse bile kanalın yayın politikasını belirleyenlerden tutun da içeriği, katılımcılar ve kısaca aklınıza gelen herkes ve her kesim rant devşirmenin hesabını yapar...
Herkes ve her kesim kendi payına düşeni mutlaka alır...
Kimi az kimi çok...
Ama mutlaka paylaşılan bir rant vardır...
Bu tür açık oturumların katılımcılarının daha sonra sergiledikleri performansa göre yıldızlarının parladığına şahit oluruz...
Bunlar her meslek grubundan insan tipleri olabilir...
Bir kısa parentez açarak hatırlatalım bu bahsettiğimiz programlar sabah şekerleri cinsinden olanlar değil tabii ki...
Ağırlıklı ülke siyasetine matuf programlar...
Katılımcılar da tabii ki ve de doğal olarak bu konularda söz söyleme hakkını kendinde görenler ya da bir başka deyişle bu konularda söz söyleme hakkına sahip olmasına karar verilenler ile akademik çalışmaları sayesinde ön plana çıkmayı başarabilenler ve çıktıkları yerlerde tutunmayı başarabilenler ve dahi her konuda kendilerini -bazılarının hakkını yemeyelim- la yu'sel bir konumda sorumlu sorumsuz konumları itibariyle söz söyleme hakkını kendinde gören gazeteci taifesi olur...
Yine doğal olarak siyasi parti temsilcileri gündemdeki konulara göre iktidarı temsil ediyorsa mevcut politikayı savunmak için muhalefeti temsil ediyorsa eleştirmek için baş köşelerde yerlerini alırlar.
Bir de bizim ülkemize mahsus bir durumun gereği ile statükoya, ya da Ergenekonvari yapılanmalara hizmet sunanlar da her türlü kimlikle bu programlarda yer tutarlar...
Bu saydığımız katılımcıların kahir ekseriyeti maaşını milletin verdiği vergilerden alan devlet bürokrasisinin her türlü kademesinde ya el'an görevlidirler ya da emekli olarak maaş olmaya devam edenlerdir...
Davul başka boyundadır ama tokmağı hiç ellerinden bırakmazlar...
Çünkü artık tokmak ellerinden bir parça olmuştur...
Bunlar elleri taşın altında olmadıkları halde çok rahat konuşma imkanına sahiptirler...
Malumatfuruşluğun yanı sıra samimi duygularla yanlış giden politikaları eleştirmek ve doğru olanları göstermek için çırpınışlar gözden kaçmaz...
Hasbelkader çırpınışlar ve tespitler vardır...
Bu çırpınış ve tespitler bazen yankısını bulur ve fikirleri dikkate alınır...
Değerlendirilirler...
Fikirlerinin uyuşabileceği düşünülen her yapı onlara teklifte bulunur...
Malumatfuruş olan veya şöhret olma sevdalıları da bundan nasibini alır....
Onlar da kişisel menfaatleri için sarfettikleri çabanın karşılığını bulur...
Bunlar da bir yerlerde değerlendirilirler...
Bunları değerlendirenlerin sezgileri çok önemlidir...
Sezgileri ile bilinçli teklif götürenler bunlardan ve düşüncelerinden azami fayda sağlar...
Çünkü onlar ne istediğini bilir teklif edilenler de ne vereceğini bilir...
Bu durumda olup ta yıldızı parlayanları hem iktidar olan parti saflarında hem diğer parti saflarında hem de başka mihrakların saflarında hizmet kervanına katıldıklarını görürsünüz...
Bu hal sürekli bir döngüdür...
Burada bir mim koyalım...
Eskiden bu iş nasıl oluyordu diyenlere cevap olsun...
Eski imkanlarla tabii ki bu işler kendi çapında oluyordu ama dar alanda olduğu kadar ile...
Bu tv programları ve gazete sayfalarında görüşlerini ifade etme imkanı pazarı genişletti...
Bununla beraber bu bahsettiğimiz gruplar arasında sistematik olarak durumdan vazife çıkararak topluma nizamat vermek isteyen toplum mühendislerinin çokluğu da gözlerden kaçmaz...
Bu toplum mühendisliğine soyunanlar bu insanların içinden çıktığı gibi sistemli ve gönüllü taifeden de çıkar...
Gönüllü taife zaten bir çıkara hizmet etmektedir ve Katılımcılar da tabii ki ve de doğal olarak bu konularda söz söyleme hakkını kendinde görenler ya da bir başka deyişle bu konularda söz söyleme hakkına sahip olmasına karar verilenler cümlesinde kendilerini bulurlar...
Şimdi bu kadar analizi niye yaptık ya da niye bu kadar uzun bir giriş yaptık ona bakalım...
NTV tv kanalında bir açık oturum sunucu Murat BİRSEL konuklardan birisi Mine KIRIKKANAT, kendisi bir gazeteci, gündem malum; mevcut siyasi meseleler ve iktidarın icraatları...
Mine Hanım yüzüne yayılan ilginç bir gülümsemeyle ülke siyasetine dair engin görüşlerini açıklarken sözü ülke yönetimine getiriyor ve bunu ABD ve diğer uluslararası güç ve siyaseti yönlendirme odaklarına getirerek Türk siyasasını ve devletini aciz bir konuma yerleştiriyor ve geçmiş yaşanan siyasi istikrarsızlıklardan ve hükümetlerin ve dahi devlet yöneticilerinin beceriksizlerini bir bir sıralıyordu...
En sonunda sözü getirdiği nokta...
Bu ülkede iktidara gelenler her şeyi berbat ediyorlar bize de sıkıntı veriyorlar en iyisi biz duruma müdahale edelim derlerken bir de bakıyorlar ki Recep Tayyip Erdoğan diye birisi parti kurmuş....
Biz bunlara kol kanat gerelim bunlar iktidar olsunlar...
Zaten İMF politikalarını uygulattık bize bu politikaları devam ettirecek, istikrarı(!) sağlayacak bir iktidar lazım diye bunların iktidar olmalarının zeminini sağladılar diyor...
Daha buna benzer farklı ifadeler...
Kusura kalmayın söylediklerini birebir aklımda tutamadım ama genel çerçeve bu...
Tabi açık oturumun gündemi mevcut siyasi meseleler dediysek de yasadışı yapılanmalar ve Ergenekon meselesi de tartışmanın bir cüzü...
Ve dahi iktidarın mevcut gündeme dair her meselede tutumu...
Mine Hanım 7 yıl sonra uyanmış ve farketmiş ki iktidar bir kukla ve kuklacıların kökü dışarıda...
Sunucunun ve diğer katılımcıların itirazlarını ve sözlerine getirmeye çalıştıkları eleştirileri duymuyor bile...
İyiye dair ne varsa silip süpürüyor ve meşhur sivil dikta söyleminin zemine sağlam taşlar döşüyor...
Hukukdışı yapılanmaların cansiperane savunuculuğunu yaparak dezenfermasyonun farklı bir şeklini uyguluyor...
Onun hedefi belli izleyici kitlesinin kafalarında oluşturmaya çalıştığı soru işaretleri...
Gelelim bir diğer açık oturuma HABERTÜRK kanalı ve Yiğit BULUT'un SANSÜR'üzü
Konuklardan birisi naif hukukçu her görüşe katıldığını uzun uzun ifade eden ardından da amalı bir cümle kurarak her şeyi yıkıp eyledi viran mantığına sahip Prof. Süheyl BATUM...
İlginçtir onunda söyledikleri Mine Hanım'ın söyledikleri ile birebir örtüşüyor...
Ağız aynı ağız, söylem aynı söylem...
Bir torna tezgahından çıkmış gibi...
Taşlar yerine oturuyor...
Bir tezgahın içindeyiz...
Bu yargıya nereden mi vardım...
Ülke gündeminde oluşturmaya çalışılan yeni tartışmalar bu söylemlerin yalnız bunlar tarafından dillendirilmediğini, farklı versiyonlarının daha başkaları tarafından da dillendirildiğini görüyoruz...
Senaryo aynı senaryo...
Tezgah aynı tezgah...
50 yıldır sergileniyor...
Tabi yerseniz...
Senaryoyu hazırlayan tezgahtarların gözden kaçırdıkları ise hiç bir şeyin artık gizli kalmayacağı gerçeği...
Modern zamanlarda her oyun çok çabuk deşifre oluyor ve kuklacılar da kuklalar da kral çıplak çığlıklarının arasında sahne ışıklarının üzerilerine çevrilmesine sebep oluyor...
Gösteri dünyasına hoş geldiniz...
Bu programlardan hoşlanmamak elde değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder