13 Mart 2009 Cuma

Bilim Sahtekarlığı üzerine Ahmet İnam makalesi

Ahmet İnam'ın makalesi

Bilimi geniş anlamıyla alır, tarihini oldukça gerilere götürürsek, bilimdeki sahteciliğin bilebildiğimizi sandığımız ilk örneklerinden biri olarak Hipparkhos’u anabiliriz (M.Ö. 2. yüzyıl).

Bilimdeki sahteciliğin belgelenmesinde türlü zorluklar var. Hele çok eski dönemler için ancak tahminde bulunabiliyoruz. Hipparkhos’un Babilliler’den aldığı yıldız gözlem raporlarını kendine mâl ettiği savı vardır (Bilimdeki sahteciliğin örnekleri için, örneğin, W. Broad ve N. Wade’in “Betrayers of the Truth” adlı kitabına bakılabilir,

Simon and Schuster, New York, 1982). Ardından sahtecilik savları sürüp gidiyor: M.S. 2. yüzyılda Batlamyus (Ptolomy) yapmadığı astronomik ölçümleri yaptığını söylemiş. 17. yüzyılda Galileo Galilei deney sonuçlarını abartmış. Newton, Principia’sındaki savları güçlendirmek için, kullandığı verileri çarpıtmış. Ünlü matematikçi Johann Bernoulli 1738’de oğlunun keşfi olan Bernoulli denklemlerini ondan önce yayınlayarak sahiplenmeye kalkmış.

John Dalton 1804-1805 yılları arasında şimdi tekrar edilemeyen, büyük bir olasılıkla da dediği gibi gerçekleştirmediği deneylerin raporlarını yazmış. 1865’te genetik biliminin kurucularından Gregor Mendel, doğru olduğundan kuşku duyulan, teoriye “çok” uygun istatiksel sonuçlar yayınlamış. 1909’da Amerikalı kâşif Peary, ulaştığını söylediği kuzey kutbunun ancak yüzlerce mil uzağında bir yerlere gelebilmiş. Nobel ödülü sahibi Amerikalı fizikçi Robert Millikan, 1910-1913 yıllan arasında laboratuarındaki deney sonuçlarının ancak işine gelen kısımlarını yayınlamış (oldukça düşündürücü bu konu için bkz. The Scientific Imagination: Case Studies, G. Halton, Cambridge University Press, New York, 1978, s. 25-83)... Örnekler çoğaltılabilir.

NASIL VE NEDEN?

Nasıl yapılıyor bilimde sahtecilik? Neden yapılıyor? Bilimle sahtecilik bağdaşır mı? Bilim sahteciliğinden ahlâksal, siyasal, giderek insanın bilgisiyle olan ilişkisi açısından ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz?

Burada, hemen bilimdışı şarlatanlıkla, bilim içi sahtecilik arasındaki ayırımı vurgulamak gerekiyor (Ayrıca, bilime alternatif olduğu savlanan çalışmalar da vardır. Platon, Aristo, bugünkü bilim anlayışından biraz farklı görüşlere sahiptir. Goethe’nin renk kuramı, 19. yüzyılda ortaya çıkan Politik Tıp, Politik Psikoloji, kadınlar için bilim, toplumsal doğa bilimi gibi çalışmaları bilimin “alternatifleri” arasında sayan düşünürleri unutmayalım.

Bkz. Gernot Bohme, Alternativen der Wissensehaft, Suhrkamp Verlag, Frankfurt Main, 1980). Bilim olma savındaki astroloji, büyücülük gibi alanlarla, bilimin, bilim topluluklarının ve bilim kurumlarının dışında kalmış, kendilerini bu topluluk ve kurumlara kabul ettirmeye çalışan, bu amaçla gözlem verilerini, kuramsal ilkeleri kendi hedeflerine ulaşmak için yorumlayan kişi ve topluluklardan ayrı olarak bilimdeki sahteciler, bilim topluluklarının içinde yaşarlar. Araştırmacı, bilim adamı, kuramcıdırlar.

Özellikle gözlem sonuçlarını elde edip yayınlamada, deneyler kurup, sonuçlara ulaşmada sahtecilik yaparlar. Verileri çarpıtırlar, çalarlar, yok ederler, uydururlar. Yapmadıkları deneyleri, gözlemleri yapmış gibi gösterirler. Şöyle bir göz attıkları kitapları, makaleleri okuduklarını ileri sürerler. Teorik çalışmalar çalınabilir (intihal, plagiarism). Kimi zaman sahtecilik “iyi niyetle”, “bilmeden de” yapılmış olabilir. İnsanda görmek istediğini görüverme özelliği vardır. İnsan kendini kimi zaman kolayca aldatıverir.

Bilimdeki bir araştırıcı hem kendini hem üyesi olduğu topluluğu, kurumu bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeden neden kandırır?

Bu sorunun yanıtı hem bilim tarihinin yeni bir gözle gözden geçirilmesini hem de bilim sosyolojisi, antropolojisi, politikası, ekonomisi, ideolojisi, felsefesi gibi farklı alanlarda oldukça ayrıntılı çalışmalar yapmayı gerektirir.

Burada sezgisel düzeyde kalarak, konuyu anlamaya, yorumlamaya çabalayacağım.

1. İnsanın ruhsal yapısından gelen zayıflıklardan başlayalım. Hakîkat araştırması sabır ve fedakârlık ister, cesareti, direnmeyi gerektirir. Sabırsız, tembel, korkak, tez elden ün edinme peşinde, hırslı, kibirli, sığ, dikkatsiz, özeleştiri gücünden yoksun, sağlıklı kuşkuculuğa dayanmayan kişilerin aldanma ve aldatma eğilimleri zaman zaman ön plana çıkabilir.

2. Araştırma sırasında sosyo-psikolojik, politik, ekonomik, ideolojik baskılar olguların kavranışını, algılanışını olumsuz etkileyebilir.

3. Bilimsel araştırmaları destekleyen kurumların beklentileri, araştırma sonuçlarının denetlenmesinin, deneyleri tekrar edebilmenin zorlukları, bilimsel dergilerdeki hakemlik sistemlerinin sağlıklı işlemeyişi, giderek incelenen, dallanıp budaklanan çalışma alanlarındaki araştırmaların sağlıklı yansıtılıp yansıtılmadığının anlaşılmasını güçlendirici bir yığın etmen sahteciliği önlemede karşımıza çıkan zorlukların bazılarını oluşturuyor.

Yazıyı Haber 7'den aldım, onlarda Mostar Dergisi - Sayı: 48'den almış..

Hiç yorum yok: