23 Mart 2009 Pazartesi

olmaazz.. one second..!

SATIRαrқα

Taha Demir

tahademir@gmail.com

erdoğanın tarihî davos çıkışında söylenmedik söz, bakılmadık yön, irdelenmedik kare kaldı mı ki yeniden masaya yatırmaya ihtiyaç duyuluyor demeden önce veya deseniz bile..

dostun başa düşmanın ayağa baktığı söylenegelir.. o fotoğraftaki hamasette insanları başbakanın yüzündeki kızgın ama bir o kadar mağrur ifadeye yöneltmiş olmalı ki dile getireceğimiz hususları şimdiyedek dilegetirene rastlamadık. bu yazıda şeytanın gör dediğini görelim ve gösterelim..

şu fotoğrafa biraz daha dikkat kesilelim. peres ve ban ki-moon hiçbir şey olmamış gibi gidene değil kalana bakıyorlar; eylemin gündemlerini belirlemediği mesajını veriyorlar böylece. Bunun dışında bir şey var ki zannımızca önemli ve diplomasiden anlayanlarca çok ince ve hassas bir ayrıntı..

başbakanın evrakını düzeltmekle meşgul olduğu dosyaya bir daha bakınız; mensubu olduğu partinin klasörü değil mi!? peki başbakan oraya partisini temsilen gitmiş değil ki.. bir ülkenin başbakanı olarak üst düzey bir toplantıda partisinin renk ve amblemini taşıyan mukavvanın ne işi var.. bilindiği üzere başbakanlığın ve dışişlerinin antetli klasör / dosyaları mevcut..

iki seçenek var.. ya uluslararası önemli bir toplantıda akıl almasa da partiyi öne çıkarmak; o mesajı vermek.. ki hiç tahmin etmeyiz bu basiretsizliğin düşünülebileceğini ya da sıklıkla olduğu üzre civardakilerin yeni bir işbilmezlik örneği.. tabii şu da var 'elemanlar' başbakanlığın veya dışişlerinin klasörünü sehven veya kasden yanlarına almamış olabilirler; hangisi olursa olsun sonuçta 'uygun' olmayan bir durum ortaya çıkmıştır. (bu basit seçenekler hiç unutulur mu ya da gözardı edilir mi diyenlere ihmalin nerelere varabileceğini göstermek adına başbakanın sağlık probleminde hastahane önünde aracın içinde dakikalarca nasıl kilitli kaldığını hatırlatmam sanırım yeterli olacaktır.)

bürokrat ve danışmanlar tam da bu iş için olmalı değil midir? birbirini küçük düşürücü, çelme takıcı, entrika çıkarıcı 'kişi'lerden bir takım ruhu doğabilir mi? devletin ve onun temsilcisinin pozisyonunu kuvvetlendirmek öncelikli görevleri olması gerekenler, kendi i(sti)kballerini sağlama almanın derdine düşmüşlerse bu tarz ofsaytların kaçınılmaz olduğu / olacağı açıktır.. herşeye rağmen o gün ve sonrasında peresten çok önce başbakanın "olmaz one minute" sözünü etrafındaki kişilere söylemesi gerekmez mi!? dışardan, muhaliflerinin önünü kesemediği başbakan acaba 'yakîn'leri aracılığıyla mı negatif nüfûz edilerek hataya sürükleniyor.. üzerinde düşünmesi gerekenler düşünsün..

yeri gelmişken belirteyim o gece bir kare daha dikkatlerden kaçmış olmalı.. düşünün bir nevi dünya sisteminin lordlarına kafa tutmuş ve "ne olacaksa olsun" edasındaki bir başbakan.. diğer tarafta "ne halt edeceğiz" duygusunda olan ve ısrarla başbakana yakın durmamaya gayret eden eşhas.. o fotoğrafı iyi çekip iyi okumalı.. çoğu kez haklı olarak eleştiriye tabii tuttuğumuz başbakanın gerçekte ne kadar yalnız ve fırsatını bulduklarında çelme takıcı tiplerle etrafının dolu olduğunu anlatır o fotoğraf.. teferruat bilâihtiyaç..!

meraklısına belirtelim ki aslında yukarıda analizini gerçekleştirdiğimiz fotoğraf günlerce yapılan tartışmaların yersizliğini de ortaya koymaktadır. başbakanın çıkışının baştan belirlendiği ve üzerinde çalışılmış bir stratejinin uzantısı olup olmadığı konuşulup durdu. bu fotoğraf bu işin 'belirlenmiş', 'kurgulanmış' olmadığının spontane / kendiliğinden geliştiğinin de kanıtı aslında.. malum 'büyükler'in konuşma materyalleri konuşmaları öncesinde ve sonrasında 'ilgililer'ce bırakılıp alınır.. normal akışın öyle olacağı varsayımından hareketle konuşma metinlerinin içine konacağı dosyanın ne olduğu konusunda en asgari tabirle 'özen' gösterilmemiş.. böyle olabileceği öngörülseydi hiç şüpheniz olmasın o dosyanın partiye ait olarak verilecek bir poz istenilir bir durum olmazdı; tabii akl-ı selîmce.. her ihtimali gözetmeye mecbur olan etrâfa, anlayacaklarını bilsek söz çok ama nietzsche'nin dediği gibi "o kulaklara uygun ağız değilim" ben..

Hiç yorum yok: