SATIRαrқαsı
Taha Demir
tahademir@gmail.com
Okumak-yazmakla ilişkili bir kategorileştirme; nitelik boyutunu paranteze aldığımızda kabaca üç başlıkta tavsif edilebilir.
bir: okumaz-yazmazlar
iki: okurlar-yazarlar
üç: okurlar-yazmazlar
Okumaz ve Yazmazlara söylenecek bir söz yok.. zira onların bu eylemsizlikleri aynı zamanda söyleneceklere olan duyarsızlık ve dirençlerini de besleyen bir durum.. Okuyup yazmazları da başka bir yazıya meze yapalım.
Sözün hedefi, okumadığı halde yazabilenlerdir; her nasıl oluyorsa oluyor ve pirim yaptığı içindir ki "bu tipler"in sayısı çamlardaki kozalaklardan bile daha hızlı artıyor..
Yazmak, def-i hâcete benzer.. nasıl ki sağlıklı bir ihtiyaç giderilmesi yenilen gıdaların düzenli ve birbiriyle uyumlu olmasını gerektirirse, yazının sağlıklısı da birikimin niteliği ve okuma çeşitliliğini disipline edip işeyarar hale getirmeyi zorunlu kılar.. bu iki eylem sadece bu yönleriyle benzeşik değildir; aynı zamanda çok yiyenin, sulu yiyenin, mideyi ve böbreği çok sık çalıştıranın aynı sıklıkta kanalizasyonlara yapacağı katkının fazlalığı da herkesçe malûmdur. Yazı üretimindeyse abur-cuburla gıdalanmak ve müktesabatı ansiklopedik bilgiyle sınırlı tutmak çok sık yazı yazabiliyor olmayı sağlayabilir. Bunların okumaya ayırdıkları zamanla output ameliyesine harcanan mesai kıyas kabul etmeyecek kadar ikincisinin lehinedir.
Okunanın / Yenilenin sindirilmesi, herşeyden önce sindirim sistemlerinin sorunsuzca çalışmasına bağlıdır. Öğütülenin öğütülmekteki başarısı sonuçtaki mahsülün kalitesini belirler. Piyasadaki işporta ürünlerin kalitesizliğinden dem vuranlara söylenecek söz bellidir "ne kadar ekmek o kadar köfte" alış-veriş mekanın işporta olunca beklentiyi yüksek tutmamak lazım.. kaliteli ürünün işportaya düşmesi nadirattandır.
Okuma eylemini yalnızca mürekkeple kağıdın ya da klavyeyle ekranın ünsiyetine münhasır kılmamak lazım gelir. Olan biteni "okuma biçimleri" de bu cümleden anlaşılmalıdır. heybesini doldurmayanların küplerinden sızanla küpün içindekine dair fikir geliştirebilecek zamanları ardımızda bıraktık çoktandır. Etrafınıza bakınız konuşmalarına ve yazmalarına ayırdıkları zamanla okumaya ayırdıkları zaman arasında bir mütekabiliyetin olmadığını göreceksiniz. Bu okumaz-yazarların yazdıklarının etkisinin gün dahi bitmeden kaybolması bundandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder