11 Mart 2009 Çarşamba

SON OSMANLI PADİŞAHI: '1. RECEP TAYYİP ERDOĞAN'

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com

Anadolu’da bir tabir vardır ve sufi geleneğinde bir ironiye vurgu yapar.


Bu ironi “Şeyh uçmaz müridi uçurur” darbı meselinde kendisini bulur.

İstanbul’da Başbakan’ın katıldığı bir törende açılan pankartta başlıktaki benzetme vardı.

Her zihinde farklı yorumlara yol açan bu ifade yaklaşan yerel seçimlerin de etkisiyle muhalefete yeni yeni kozlar verdi.

Bunun yanı sıra yazılı ve görüntülü medyaya da üzerinde konuşacakları ve iktidar partisi ve onun liderine de bu söylem üzerinden söz söyleyecekleri yeni bir malzeme teşkil etmiş oldu.

Bu pankartı açanların niyeti tartışılmaya değer; lakin ifadenin zihinlerde oluşturduğu heyula yeni ufuklara yelken açtı…

Bu pankarttaki sözlerin Başbakanın iç dünyasında nasıl bir etki yaptığını bizim tespit edebilmemiz zor …

Gaza gelmiş midir?

Valla öyle gaza gelecek bir havaya şu ana kadar rastlanmadı…

Seçim meydanlarında halka hitabında takip ettiği çizgi kelimeleri özenle seçerek gaza gelmediğini gösteriyor...Şanlı Urfa'da yaptığı konuşma bunun işaretlerini veriyor...

Ama muhalefetin gaza geldiği aşikar…

Tayyip Bey’de ilginç bir özellik var. Hakkında yapılan olumsuz her eleştiri garip bir şekilde olgunlaşarak devşirilen meyveye dönüşüyor…

Üslup farkı galiba efendim…

Söylediğinden veya hakkında kendisine muhabbet besleyenlerin söylediklerinden ziyade kendisine yöneltilen eleştirilerden beslenen bir damar var…

Her hal ve şartta söylenenler, yapılan eleştiriler hatta ve hatta hakarete varacak yakıştırmalar kazanç hanesinde bonus cinsinden görülüyor…

Bunu nasıl ifade etmek lazım kestirmek zor tabi ki…

Şeyh uçmuyor mürid onu uçuruyor ama siyasi muhalifler ön alma hususunda engel teşkil edelim derlerken koltuk olmaya devam ediyorlar…

Başbakan da Türk siyasi hayatının siyasi analistler ve yorumcuları tarafından kişilik çözümlemesi yapmakta zorlandıkları tavırlar sergilemeye devam ediyor…

Siyasi kariyerine ara ya da son vermek zorunda kalan Tansu Çiller hatırlardadır.

O da çözümlenmesi zor bir kişilikti…


Lakin adı son günlerde ağır abi Mehmet Ağar’ın Susurluk meselesi ile ilgili yargılama sürecinin başlamasıyla gündeme taşınınca sessiz sedasız okyanus ötesine gidiverdi…

Kulakları çınlasın.

Sırlarını kendine saklıyor.

Hatıralarında merakla beklenecek o kadar çok şey var ki…

Muhteremenin koca koca eski kulağı kesiklere nasıl kök söktürdüğünü cümle alem bilmektedir…İnanmazsanız Demirel’e sorun Çiller’den çektiğini deve dişi tabir edilen muhaliflerinden ve rakiplerinden çekmemiştir.

Allah’tan dört bir koldan bir 28 Şubat senaryosunu sahneye koydular da bertaraf ettiler kendilerini…

Eh ne de olsa usta güreşçinin genç ve cevval olana oynayacağı bir oyunu heybede her zaman saklı tutulur.

Çiller Erbakan Hocadan dönüşüm deyip başbakanlığı talep ettiğinde alabilseydi eğer siz o zaman görecektiniz ortalığı…

Tecrübesizliğin kurbanı olarak yapacakları içinde bir ukde olarak kaldı gitti… Tansu Hanım siyasete girer girmez kendisini Bakan ve başbakan olarak bulduğu için analiz için alan bırakmadı…

Devlet yönetiminde tecrübesizliği Başbakan olmasına ve devlet geleneğinde uyulması gerekenler diye ifade edilen bir takım kurallara aykırı davranmasına engel teşkil etmedi…

Kendisini sıra dışı kılan da bu idi…

Başbakanlığı döneminde siyaseten doğru ya da yanlış dengeleri sarsacak bir çok olayın altında imzası vardır…

Tayyip Bey’in farklılığı çekirdekten siyasetçi olmasıdır kendi deyimiyle…

Davos sonrası Monşer tabiri ile getirdiği eleştirilerin ihtiva eden çıkışı bunun bariz bir göstergesidir…

Süregelen devlet, devlet adamı, diplomasi ve yönetim algısına farklı bir bakış getirmiştir...

Sadece bu değil…

Attığı her adım önceden kestirilemeyen ve siyasi yorumcuların ve analistlerin bir sonraki adımını da nasıl atacağını kestiremedikleri bir tarz…

Öyle ki bu tarz genellikle siyasi rakiplerini strateji geliştirmekte ve karşı fikir geliştirmekte akim kılıyor…

Bu sebeptendir ki hakkında söylenenler ve kendi söylediklerine siyasi rakiplerinin verdikleri cevaplar onu zor durumda bırakmaktan ziyade onu daha güçlü kılmaktadır…

Dolayısıyla siyasi tarz ve tutumu bir şekilde oya ve kazanca dönüşüyor…

İşin ilginç tarafı Ak Partinin siyasi hayatımıza girmesi ve bir kitle hareketi gibi görülmesi bile bu durumu değiştirmiyor…

Bu koca geminin bir tek kişi tarafından ilk günlerde pupa yelken açıp bugün de aynı şekilde yol alması dikkatlerden kaçmıyor…

Bu durum bir çoklarına göre lider sultası olarak görülse de farklı bir açıdan bakıldığında kadronun liderine ayak uyduramaması olarak da değerlendirilebilir…

Kabinesinde çok fazla değişiklik yapmasa da yola ilk çıkıldığında beraber olunan kadronun eski ilk kadro olmadığı aşikar…

Bunun en bariz göstergesi ise adeta tek kişilik bir ordu gibi seçim arefesinde meydanlarda boy göstermesi ve her gittiği yerde içinde yaşadığımız onca sıkıntı ve krize rağmen halkın
teveccühüne mahzar olmasıdır…

İlginç özelliklere sahip bir ülkeyiz vesselam…

Doğal ve kendiliğinden; hergün heyecan her gün heyecan...

Yeni deyimle adrenalin!!!

Halkın teveccühüne mazhariyet seçim sonrası nasıl tecelli edecek?

Bir fikriniz var mı???

Hiç yorum yok: